Ankara cadde ve sokaklarında yürümesi keyifli bir şehirdir. Hatıraların cebini yürüdüğümüz sokak ve caddeler karıştırır ve yine cepleri onlar doldurur. Tunalı Hilmi caddesi de Ankaralıların yaşlısı, genci fark etmeksizin yürüyüp geçtiği geçerken de hikaye alıp bıraktığı bir yer. Şimdi tarihi epey eskiye dayanan Kuğulu Apartmanı’nda Belma Ersu’nun açtığı galeri yeni hatıraların da emanetçisi. 18 Mart’ta Fahrenheit sergisi ile açılışını yapan galeri insana keyifle içinde bulunmasına olanak sağlayan sıcaklık aralığını sunuyor. Belma Ersu ile mekanın galeriye dönüşen yolunu ve geçmişini konuştuk. Bu keyifli sohbet için kendisine çok teşekkür ederim.

Sanat galerileri sanatçıyı, eserini, izleyen, alıcı ve koleksiyonerle buluşturan önemli mekanlar. Siz yirmi yılı aşkın bir süredir sanat alanında yer aldınız, kıymetli üretimler de bulunup, küratöryel projeleri yürüttünüz. Şimdi ise Ankara’da Ankaralıların yolunun üzerine önemli bir durak noktası belirlediniz. Bizi de heyecanlandıran bu Belm’Art Galeri mekanının hikayesini sizden dinlemeyi çok isteriz.

Küratöryel olarak sekiz farklı küratörlük çalışmam oldu. Cermodern’de, Çağdaş Sanatlar’da Kova’da, bir de eskiden Artı diye bir galeri vardı kapandı orada… Bu çalışmalarımdan sonra bir şey düşündüm: Galerilere bir proje sunduğumda kabul ediliyor, evet bu çok güzel ama ben kendime ait bir yer olmasını istedim. Çalışmalarımı sürdürürken de bu fikir benim hep aklımdaydı. Dün Mustafa Duymaz geldi ziyaretime. Onun atölyesi Çankaya da Mesnevi Caddesi’nde yer alıyordu. Özellikle orada bir yer açmak istemiştim. Zannedersem dört sene oluyor. Sonra apartmana girdik. O da burası gibi eski bir binaydı. İçeriyi değiştirmek, duvarları yıkmak istedim fakat apartman yönetimi izin vermedi öyle olunca vazgeçtim, hüsran oldu benim için. Ama içimde kendime ait bir yer olsun isteği var ve yapmak istiyordum, o ne zaman diye bekliyordum, işte zamanı şimdiymiş demek ki.

Peki Kuğulu Apartmanı ile nasıl karşılaştınız, galeri için mekan arayışınızda sizi buraya getiren ne oldu?

Galerinin yerini araştırırken Çayyolu’nda da olabilir mi acaba diye düşündüm. Benim iş yerlerim ve evime yakın bir yer tespit ettim. Fakat sonra emlakçı bana burayı kiralık olarak gösterdi. Tunalı’da olması bir kere çok özel benim için. Çünkü bizim gençliğimiz, çocukluğumuz her şeyimiz burada geçti, sizin de öyle. Herkesin çok hatıraları var. Kuğulupark’a çıkarsın oradan Seğmenler’e… Hepimizin buralarda çok güzel günleri geçti. Bu hatıraların ardından burayı bana gösterdiklerinde çok beğendim ama içerisi çok masraf gerektiriyordu.

Şöyle ki burası bir bankanın üst katıymış, o kadar enteresan ve eski bir bina ki kolonlar var. Ben dedim ki burayı ancak satın alabilirsem içerisini istediğim gibi değiştirebilirim. Kolonları tabii ki kaldıramıyorsunuz. Mimar arkadaşım Nil Ciritoğlu kolonları kapsayacak şekilde giydirmeler yaptı. Onun çok emeği var burada. Ben ona çok güvendim. Her yerdeki gibi bir beyaz küp istemedim. Aslında farklı bir yapı istedim

Sıradan bir beyaz küp görmüyoruz, sıradanlıktan ayıran özelliklerinden biri de bizi dışarıya davet eden ve orayla temas etmemizi sağlayan bir terasının olması.

Evet, yaşayan da bir yer olsun istedim. Şu anda oturduğumuz terası çok ilgimi çekti. Teras apartmanın ortak alanı. Ortak alanı olunca burayı kullanabilmek için apartmandaki insanlarla konuşmam gerekiyordu ve birlikte bu konuyu görüştük. Ekimde aldım burayı ve Ekim’den sonra bir ay toplantılara katıldım ve ben burayı ıslah edersem kullanmama izin vereceklerinde anlaştık. Burada kullandığımız strüktürler sabit değil. Yani apartman izin vermezse bunların hepsi kalkacak. Havalandırmalar kaldırılmadı. Bu sefer havalandırmaların üstlerine giydirmeler yapmaya çalıştım.

Teras ortak alan olarak kullanılmaya devam ediyor öyle değil mi?

Tabi ki bana sadece izin verdiler.

Ortak alan olarak kalması yaşayan bir yer olması isteğinizi de karşılıyor bir taraftan. Hem bir galerinin terasında kahve içmeye, dinlenmeye kim ortak olmak istemez ki?

Evet buranın aynı zamanda dinlenme alanı da olmasını istiyorum. Hacettepeliyim, bunun etkisi sürüyor. Burada kitap okunsun arkadaşlarım performans yapsınlar, sanat etkinliklerini yapsınlar… Bunlar için bu teras bizim için çok uygun diye düşündüm. Yaz günlerinde burası çok keyifli olacak diye düşünüyorum. İçeride sergiler olsun, sunumlar gerçekleşsin hatta sinema gösterimi yapmayı bile düşünüyorum. Yazın burası çok keyifli olur. Bu paylaşımların hepsine, sanatın her türlü etkinliğine yer vermek; arkadaşlarımla, gençlerle, hocalarımla burada beraber olmak istiyorum. Ben hala Hacettepe’de okuduğumu zannediyorum ve hala ders çalışmak istiyorum. Burada gerçekleşecek olan her sunumda her konuşmada, her konferansta yeni bir öğreti öğreneceğim. Bu beni tekrar yenileyecek. Buna herkesin ihtiyacının olduğunu düşünüyorum. Bir şey yaşarsa güzel oluyor, kaldığı zaman unutuluyor. Yani dört sene önceki bilgini unutabilirsin ama yaşarsa tekrarlanırsa unutmayabilirsin.

Ve yaşayıp öğrendiklerimizi birileriyle konuştuğumuz, birilerine anlattığımız zaman unutmuyoruz. Bazen bildiğimiz ya da hissettiğimiz şeyi dilimizden döküldüğünde idrak ediyoruz.

İşte atölye bu yüzden çok önemli bir taraftan da burası atölye gibi olsun istiyorum. Ben birlikte olduğum zaman çok mutlu oluyorum. Sanat üretimleri birliktelikle yapıldığı zaman beni üretmek adına daha çok tetikliyor. Sanat yapan herkesin birlikte olması gerekiyor diye düşünüyorum. Birbirimizden devamlı alışveriş yapacağız. Hem bilgi açısından hem de iş. Buradan çok keyif alacağımı ve buranın bütün hayallerimi de gerçekleştirdiğini düşünüyorum.

Biz burada tamamen iki ay kırım yaptık burası enkazdı. İlk halindeki fotoğraflarını görseniz… Bence bir mucize atıldı burada. Ben öyle düşünüyorum. Bu apartman çok eski. Şimdi şöyle düşünün hepimiz okuduk, 1933’te başlamış Le Corbusier ilk modern tasarımlarına. Bence o tarzda bir bina burası. Geçen gün burada bir mimar ile konuştuk. Acaba kaç senesinde yapılmış bu apartman diye. Çok eski dedi. Biz o eskiye yeni eklektik bir şeyler getirdik. Burada tam post modernin böyle yapısallaştırılmasını yaptık. Bunlar çok keyif verdi. Eski ve yeniyi birleştirmek o kadar güzel bir şey ki zannediyorsun ki ben bir şey yaratıyorum.

Eski ve yeniyi birleştirerek kendinize ait bir şey çıkardınız.

Burada ben bir sanat eserini yarattığımızı düşünüyorum. Tabi ki tek başıma değil mimar ile. Eğer ben burayı eskisi gibi bıraksaydım buradan keyif almazdınız, ben de keyif almazdım. Yaşamak içerideki her şey ile beraber yaşamak o zaman keyif alınıyor.

Evet, eskinin sadece yeni ile değil sizden izler taşıyarak değiştiğini görebiliyoruz, aksi halde sıradan bir beyaz küpün içinde olabilirdik ama değiliz.

İnsan yaşadığı yer ile anılır ya, ruhun, bedenin her şeye yansır. Evdeki her eşyada vardır senin izin. Koku bile vardır, kokuya da çok değer veririm.

Evet her yerin kendine ait bir kokusu var, içeri girdiğimizde ilk önce koku karşılar bizi tıpkı insanlar da olduğu gibi. Çocukluğumdan hatırımda kalan bir söz var evde izlediğimiz bir programda bir yazar kendini tanımlarken “Güzel bir yer aramaktan öte bir yeri güzel kılmaya çalışıyorum” demişti. Buranın hikayesini siz bana anlatırken birden bu sözü hatırladım. Siz de burayı güzel kılmışsınız.

Tamamen hazır bir şey beni cezbetmezdi. Ben bir şeyi yeniden yaratmayı daha çok seviyorum. Yani onunla oynamam lazım.

Tunalı Hilmi caddesi benim için çok özel cadde. Hayalimde neler oldu biliyor musunuz? Bir anda kesinlikle bu caddede bir şeyler yapmalıyım dedim. Bu caddede kesin bir şey yapacağım. Bunlar bana heyecan veriyor. Eğer bir şeyden heyecan duymazsanız olmuyor ben heyecan duymadığım işi yapamıyorum, ondan keyif alamıyorum.

Bir iş heyecan duyularak keyifle yapıldığı zaman onu gören ile de temas edebiliyor ve biz de o heyecanı duyduğumuz zaman merak duymaya başlıyoruz: Nasıl algılanıyoruz? diye.

Evet bazen bir eseri konuşurken de düşüncelerimizdeki farklılıkları görüyoruz. Alışveriş ile. Buranın zenginliği bu olacak. Zaten ben içeri girdiğim zaman o kadar heyecanlandım ki burada. Bilgi işlem merkezi için her yerden kablolar iniyor, çıkıyor falan. Varla yok arasında bir oda… Arkada kiralık kasaların olduğu yerler var. Hepsini kaldırdım. Düşünebiliyor musunuz? Aslında burası onların kasalarıydı. Bir de öyle düşünün mekanı. Kasa ne demektir? Bütün her türlü tahvilleri, teminat mektupları. Onların haricinde kiralık kasaları, mücevherleri, insanların senetleri olur… Burası öyle bir yer. Eski bankacı olduğum için çok iyi bilirim. Burası bence efsane bir yer, tarihi de efsane bir yer. Yani burası bir hazine.

Siz de bir hazine üzerine başka bir hazine kurdunuz.

Evet bir bankanın hazinesi üzerine kurdum burayı. Kiralık kasaların bulunduğu yerleri, kullanımı çok iyi biliyorum. Kapılar açılır, teke tek girersiniz içeri, imza alırlar. Herkes böyle sır koyar gibi tahivilini koyar, parasını koyar.. Senden başka kimse giremez. Emanetiniz burada düşünsenize. Her şeyini emanet ediyorsun. Burada benim arkadaşlarım da sanat eserlerini bana emanet edecekler.

Hazineler ve emanetler yerini değiştirmiş. Şimdi de siz emanet alacaksınız ve insanlar gelip sizden alacaklar bu emanetleri.

Onu görünce zaten bana emanet ederler dedim.

Buranın hikayesi çok güzel, binanın eski olması, konumu her şey bir yana eski bir miras üzerinde yenisi ile yürümek çok kıymetli.

Kesinlikle benim dikkatimi çekti. Çünkü ben bankacılıktan emekliyim. Banka işlem merkezleri, gizli mekanlar, mahzenler, kiralık kasaların olduğu yerler… Orada herkesin ne yaşadığını hissediyorsun. çünkü hepimiz yaşıyoruz onları. Herkes her şeyini oraya emanet ediyor, koyuyor, bırakıyor orada. Öldüğü zaman veraset için geliyorlar, açıyorlar. Yüzlerce kişi geliyor oraya. Bankada verasetle ilgili öyle sahneler yaşadım ki… Bir şeyini emanet ettiğin zaman onun arkasında o kadar çok alıcısı çıkıyor ki. Ölen varisin veraset verdiğin çoluk çocuk haricinde yüzlerce kişi çıkabiliyor. Avukatları geliyor, tartışmalar oluyor. Çok ilginç bir yer aslında burası.

Sizin kariyer hayatınızla da örtüşen bir yer bankacılıkla başlayıp sanatta ilerliyorsunuz. Sanatçısınız, küratörlük yaptınız şimdi galeri açtınız ve bir banka üzerine. Emanet edilen kasalar yerine siz yeni emanetler almaya başlıyorsunuz.

Bu da çok önemli bu eserler bana emanet ve bir zarar gelmesin diye sakınıyorum.

Ve yine sizden bu emanetleri almaya gelenler olacak.

Ben kendimi yine bir banka gibi hissedebilirim aslında. Bir taraftan da bu denk geliş de keyifli.

Öyle bir tarafı da var. İnsan hayatında sihir aramak istediğinde bulur ya burada o var gibi. Ve çok eğlenceli. Bir de hikayesi, anlatacak bir geçmişinin olması çok kıymetli.

Evet gerçekten öyle, çünkü yaptığım işlerde diğer arkadaşlarımın hepsinin hikayesini dinliyorum. Hikaye olmazsa o iş senin içine işlemiyor. Sen ondan bir şey hazzetmiyorsun. Her şey çok önemli hayatta. Hepimiz için böyle, biz çok derine iniyoruz. Bu konuşmayı bir başkasıyla yapsam belki sizin kadar etkilenmeyebilir. Bunu ancak ikimiz anlayabiliyoruz. Ve bu çok güzel bir şey.

Evet, aynı duyguda buluşmak önemli.

Ve çok özel bir şey bence onu herkes yapamaz, keşfedemez. Hayat keşif zaten. Bir yeri kazıyorsun bir şey bulduğun zaman çok hoşuna gidiyor. Burası New York’daki gibi bütün bloklar olsa, sokakta yürüdüğün zaman bir mağazayı görmeden veya müzik satan bir yer görmeden geçseniz keyif alır mısınız? Tunalı Caddesi böyle bir yer. Bunlar olmazsa zaten burada yaşayamazsınız. Bence burası mükemmel bir yer. Gençler buradan yürüyor. Hepimizin hatırası burada.

Hem o hatırayla birlikte yürüyoruz hem de yeni hikayeleri cebimize dolduruyoruz. Başka bir yerde de açabilirdiniz. Ama burada hatıranın ve şehrin merkezine bir galeri açtınız. İnsanların heyecanlanma sebeplerinden biri de bu diye düşünüyorum.

Evet şehrin ortasındasınız hem de Tunalı, Çankaya. Hakikaten mükemmel. Kızılay da olabilirdi. Hiç unutmuyorum; Ben, Yapı Kredi’den emekliyim, Yapı Kredi’nin sanat galerisi vardı, o kadar güzeldi ki biz şubeden çıkıyorduk, direkt galeriye bakıyorduk. O zaman sanatla çok alakam yok, İktisat mezunu bir insanım zaten. Sonra güzel sanatlar okudum.

Her bankanın galerisi vardı. Mesela burada bakıyorum Ziraat Bankası galerisi var. Ben ilk sergimi orada açmıştım. Hayat böyle bir şey devamlı sana bir şey getiriyor. Sen ondan keyif aldığın zaman çok mutlusun ama tabi her zaman her şeyden keyif alacaksın diye de bir şey yok. Acı da insana iş ürettirir. Ben ondan çok iş ürettim, sıkıntı insana iş ürettirir. Yalnız kaldığın zaman iş üretirsin, muhakkak bir şey yaratırsın. Hep gülüp eğleneceğiz diye kural yok ama yaptığın şeyi özümseyip karşı tarafla tartıştığın zaman daha keyif alırsın. Sanat böyle bir şey.

belmart.space